İlk Doğanlar
Çok azımız ailenin ilk doğanı olabiliriz ama çocuklu iseniz hepiniz ilk doğanı bekleyişteki düşüncelerden geçmişsinizdir. Velilerinin direk ilgisini paylaşmak zorunda kalmaksızın alabilmek bu çocuklar için doğal olarak hem avantajlı hem de zorluklu olacaktır. Veliler mükemmelci insanlarsa onların kurdukları hedeflere ulaşmaya çalışmanın zorluğunu düşünün bir! Yetişkin olarak bile ürkmek mümkün. Diğer yandan da yatmadan önce okunacak hikayelere, birlikte oyun oynamaya, kucağa alınmaya, avutulmaya v.s. gönüllü olacak veli bulmak bu çocuklar için ne kadar kolay olacaktır.
Şu anda ilk doğan bebeğinize bakıp Ona yapmış yada yapabiliyor olacaklarınız için içinizi çekmeye başladıysanız üzülmeyin. Bu eğilimi bildiğiniz ve kendinize hatırlattığınız sürece çocuğunuzu dengeli yetiştirmeniz için faydalı bir bakış açısı kazandınız sayılır.
Tek Çocuk
Tek çocuk ilk çocuk olmanın ortak özelliklerini taşıyorsa da çok daha ciddi konumdadır. Bu çocuklar hayatlarının belirli zamanlarnda bir yada birkaç kardeşin gelişine ayarlanmak yerine hayatboyu velilerinin sabit odak noktası olacaklardır. Paylaşımdan ziyade kendinde merkezleşmeye eğilimleri olacaktır. Velisinin ilgisini korumak bir çocuk için ne kadar avantajlı olsa da beklentileri çoğaltacağından olumsuz yanları da vardır. Düşünün kabahati atacak bir kardeşiniz olmadığında tüm günahları kendiniz sahiplenmek durumunda olursanız hayat ne kadar stressli olabilir! Ama tek çocuk sahibi veliyseniz korkmayın. Bu anlayışa ulaştığınız sürece ailenizin ve çevrenizin yardmıyla çocuğunuzun sosyal çevresini genişleterek gerekli esnekliği sağlayabilirsiniz. Duyarlı veli oluşunuzla çocuğunuzun tek veya çok olması arasındaki farklıkları olumluya çevirmeniz kolaylaşır.
Ortanca Çocuk
Ortanca çocuğa gelinildiğinde artık veli dikkati ve ilgisi bölünmüş demektir. Bir yandan velilik rollerinde rahatlamışlar ve esneklik kazanmışlarsa da yaşca büyük çoçuktan beklentiler ortancaya da geçmiştir. Oysa küçük çocuğa tanınan imtiyazlar ortancaya verilemez. Bu nedenle bence ortanca çocuk bize adil olmayı hatırlatan, ailenin sivrilerini yuvarlatıcı çocuk olarak bakılmalı. Büyüğe kıyaslama yapılmazken küçüğe karşı da çok büyük görülmeden büyümesine yardım etmeli… Ortanca çocukları büyükten küçüğe geçiş gibi değil her biri bir diğeriyle eşit değerde ve konumda çocuk olma ve aynı aileye dahil olma bilinciyle desteklemeli. Ortanca çocuklar kabullenilmek için genelde aile dışına, arkadaşlarına yönelirler. Bu duruma fırsat yaratmamak için ortanca çocuklara ailemiz içindeki değerleri bilinçli şekillerde ve “talep etmeden arz” şeklinde duyarlı olarak hissettirilmeli. Velilerin bu çocuklara işlerine geldiğinde “küçük çocuk” yada “büyük çocuk” muamelesi yapma eğilimleri engellenmeli bunun yerini “aile bireyi, çocuklardan biri” sıfatı belirginlenmeli.
Son Doğan; Aileninin Bebeği
Bu çocuklar dünyayı yıksalar yine de faturasını sahiplenmek zorunda kalmadıklarına hangimiz örnek yaşamadık, velilerince mazurlu olduklarına hangimiz şahit olmadık ki! Bu çocuklar nedendir bilinmez; aileye ait en kesin kurallardan bile genelde sıyırtırlar. Kendilerini ilgi odağı olarak görmeleri doğallaşır ve sorumluluk yüklenişleri büyük ölçüde tehlikeye girer. Yine de doğum sırasının bilgilerini elde tutup bu çocuklarımızı duyarlı yetiştirmenin sırrı biz velilerde saklı. Eğilimlerimizi tanıdıkca, kendi uyarılarımızı kendimize doğru zamanlarda yaparak, bu bilgileri olumluya kullanabilir, çocuklarımızı doğum sıralarının sakıncalarından koruyabiliriz. Beklentilerin kendimizin olduğunu kabullenirsek bunlardan yanılgı payımızı da sahiplenir, çocuklarımıza mal etmeyiz.
Çocuk Sayısı
Ailede çocuk sayısı arttıkça buna paralel olarak da sunulan imkanlar azalır. Ekonomik
durumu çok iyi olmayan ailelerde ilgi ve sevginin bölünmesi yanında hayat standartlarında
da düşme olur. Çok çocuklu ailelerde anne-baba çocukların hepsiyle eşit ilgilenemez. Bu da 31
çocuklar arasında sevgi açısından kıskançlığa neden olur. Çünkü çocuklara ayrılan zaman
onların bireysel özellikleri nedeniyle eşit olmayacaktır. Anne-babanın çocukların bireysel
özelliklerine göre (yaş, cinsiyet) takındıkları uygun tavırlar olumlu kişilik geliştirmelerini
destekleyebilir. Özellikle anne, çocuk sayısı arttıkça daha büyük sorumluluklar altına
girmektedir. Ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin çok çocuk sahibi olmaları çocukların
temel ihtiyaçlarını gidermelerinde sorun yaratacağından çocuklarda uyum ve davranış
bozukluklarının olması da kaçınılmazdır. Ayrıca anne-babaların ekonomik yönden yaşadığı
sorunlar nedeniyle yaşadıkları çatışmalar çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratır.Ayrıca
anne-babaların ekonomik yönden yaşadığı sorunlar nedeniyle oluşan çatışmalar çocuklar
üzerinde olumsuz etkiler yaratır.
Çocuğun Cinsiyeti
Geleneksel aile yapısında toprak bütünlüğünün bozulmaması, soyadının devamı sosyal
statü, mirasın bölünmemesi gibi kaygılarla erkek çocuk edinme isteği çok fazladır.
Günümüzde de hala kırsal kesimde geleneksel aile yapısı devam eden bölgelerde erkek
çocuk sahibi olma isteği devam etmektedir. Bu istek çok çocuk sahibi olma nedenleri
arasında yer almaktadır. Ancak günümüzde kent yaşamı içinde ailelerin kültürel yapılarının
değişmesi, sosyo-ekonomik durumları, eğitim düzeyleri yeni kuşak anne-babaların bu
düşüncesinin değişmesine neden olmaktadır. Erkek çocuklara geleneksel aile yapısında tüm
olanaklar, maddi-manevi, en üst düzeyle ve öncelikli sunulurken günümüz aile yapısında
çocuklara cinsiyet olarak değil birey olarak yaklaşılmaktadır. Ailede çocuklar arasında
yapılan cinsiyet ayrımı kız çocuklarında duyguların bastırılması, değersizlik duygularına
neden olurken erkek çocuklarında üstün cinsiyet, hükmetme, çalışma isteğinin azalması gibi
olumsuz davranışlar gelişmesine neden olmaktadır. Bu tutumların var olduğu ailelerde
yetişen çocuklar yetişkin olduklarında kendilerine istemeden kazandırılan olumsuz tavırlar
sergilerler. Kardeşler arasında da çatışmalara neden olur
Aile İçindeki Özel Sorunların Çocuğun Ruh Sağlığına Etkileri Üvey Anne – Baba
Aile içinde yaşanan özel sorunlardan biri de üvey anne-babayı çocuğun kabul etmesidir. Boşanma ya da ebeveynlerden birinin ölümü sonucundan eşlerin başka biriyle evlenmesi son derece doğaldır. Yalnız bunu çocuğun kabul etmesi zordur ve zaman ister. Evlenecek kişinin öncelikle çocuğun ruh sağlığını düşünmesi gerekir. Çocuk bu olaya psikolojik olarak hazırlanmalıdır. Çocuğun duyguları karmaşıktır. Bu durumdaki çocuk kendisini suçlayabilir, terkedilmişlik duygusu yaşanabilir, güven duygusu sarsılır. Boşanma
Aile birliğinin yasal ve sosyal açıdan sona ermesi durumuna boşanma denir. Eşler
arasındaki anlaşmazlıklar, alışkanlık ve beklentilerdeki farklılıklar, ekonomik sorunlar gibi
nedenlerle aile birliği bozulabilir. Eşler aile birliğinin devamını sağlamak ve sorunlarına
sağlıklı çözümler bulmak amacıyla dayanışma içinde sonuna kadar çalışmalıdır. Bunun
başarılamadığı durumlarda boşanma gerçekleşir. Boşanma tüm aile bireylerini derin bir
şekilde etkiler. Fakat bu durumdan en çok çocuklar etkilenir. Çocuğun kişiliğinin gelişimi,
ruh ve beden sağlığı açısından ailenin önemi çok büyüktür.
Boşanma kaçınılmazsa, çocuk anlayabileceği bir dille bu duruma hazırlanmalıdır.
Boşanma sonrasında çocuklarda saldırganlık, hırçınlık, huzursuzluk, okulda başarının
düşmesi gibi uyum ve davranış bozuklukları görülebilir. Bunları en aza indirmek için annebabaya çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Anne-baba ayrıldıktan sonra çocuğun belli
bir evi olmalı, her iki ebeveyni de düzenli ve sürekli görebilmesine özen gösterilmelidir.
Çocuk taraf olmaya ya da arabuluculuk yapmaya zorlanmamalıdır. Çocuğa boşanmanın
onunla ilgili olmadığı açıklanmalıdır Hastalıklar
Aile bireylerinden birisinin sağlık durumunun bozulası aileyi ekonomik, sosyal ve
duygusal açıdan etkiler. Özellikle ebeveynlerden birinin kronik hastalığı çocuğu üzer ve
mutsuz eder. Çocuk anne ya da babayı kaybedeceğini düşünür. Okulda bile aklı hasta
ebeveynindedir. Çocuğa hastalık hakkında bilgi vermek, iyileşmesi için neler yapılması
gerektiğini açıklamak gerekir. Hastalığın iyileşme ümidi yoksa bu çocuğa anlayabileceği
dille yeterli ve doğru olarak açıklanmalı, çocuk sonuca hazırlanmalıdır. Eğer hasta olan 33
çocuksa, anne ve baba kaygı ve üzüntüyle çocuğa karşı tavırlarını değiştirirler. Çocuğun
üstüne düşerler, her istediğini yapmaya çabalarlar. Bu durumdan çocuk rahatsız olur ve
kendini çok hasta sanabilir. Daha sonra anne babasının ilgisini kendi lehine kullanabilir.
Sürekli hasta muamelesi yapılan çocuklar psikolojik olarak kendilerini güçsüz hissederler.
İyi oldukları dönemde de aynı ilgi ve özeni görmek isterler. Hastalık döneminde sağlıklı olan
kardeş-abla ya da ağabey varsa onu gösterilen aşırı ilgiden rahatsızlık duyabilir ve gereksiz
kıskançlık gösterilerinde bulunabilirler. Ya da aynı ilgiyi görmek için hastaymış gibi
davranabilirler.
Ölüm
Aile bireylerinden birinin ölümü aile için dayanılması zor bir durumdur. Ölüm
karşısında çocukların tepkisi yaşlarına göre değişiklik gösterir. Erken çocukluk döneminde
annenin ölümü genellikle ruhsal bozukluklara neden olabilir. Çocuğun daha sonraki
yaşantısı, ölen ebeveyninin boşluğunun kimin tarafından ve nasıl doldurulacağına bağlıdır.
Ölüm olayı, çocuk çok küçük değilse uygun bir dille açıklanmalıdır, gerçek
saklanmamalıdır. Çocuk ölüm haberini kendisine en yakın hissettiği kişiden duymalıdır.
Ölüm anında üzüntüyü belli etmek sağlıklı bir davranıştır. Ölüm karşısında çocukların yas
tutmaları ve yetişkinler gibi üzülmeleri beklenemez. Anne ya da babasını kaybeden çocuğun
davranışları, ölen ebeveyninin cinsiyeti, onunla ön yaşantısı, diğer ebeveynin evlenip
evlenmemesi ve başka kardeşlerin varlığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Çocuğun ölümle
karşılaştığı yaş da önemlidir. Yedi yaş öncesi çocuk, yetiştiren ebeveynin yerine gelecek
birini kabul edebilir. Yedi-on yaş arasında çocuğun ölüm olayını kabullenmesi zorlaşır.
Çocuklarda duygusal ve zihinsel zorlanmalar görülebilir. Çocuğun hayatında önemli
yer tutan sevgi ojelerinden birini kaybetmek çocukta duygusal şoka neden olabilir. On yaş
sonrası ölüm karşısında gösterilen tepkiler yetişkinlerinkine benzer niteliktedir.
Çocuğun duygusal tepkileri gelişim düzeyine, yaşına, ölen ebeveynle ilişkilerine, ölüm
koşullarına ve ailenin tepkilerine göre farklılık gösterir. Çocuğun duygularını ifade etmesi
için fırsat verilmelidir. Üzüntüsünü, acıyı yaşadığı dönemde yaşamasına izin verilmelidir.
Çünkü acılar kişilerin bireysel tepkileri doğrultusunda yaşanmadığında üzerinden uzun yıllar
geçse de mutlaka başka bir zeminde ve başka bir şekilde ortaya çıkacaktır
Yorumlar
Yorum Gönder